SonTahlil

Tasarım politiktir.

20 Mayıs 2008 Salı

Yurttan Tasarım Meseleleri (4)

Ulusal basında karşılaştığım günlük haberlerden, üzerine tasarımın da söyleyecek bir sözü olabileceğine inandıklarımı "Yurttan Tasarım Meseleleri" başlığı altında bu blog'a taşıyorum.

ÜZERİ ALTINDAN DAHA DEĞERLİ
Birgün Gazetesi-1 mayıs 2008

Altın şirketlerinin 37 ayrı noktada sondaj yaptığı ve çeşitli maden şirketlerine 700’e yakın ruhsat verildiği söylenen Türkiye’nin en büyük ulusal parklarından biri olan 21 bin 463 hektar genişliğindeki Kazdağları, doğal, tarihi ve tarımsal nitelikleriyle ‘altın’dan çok daha önemli değerleri barındırıyor.

Hafta sonunda dünyada oksijeni en bol birkaç alandan biri olan ve bu özelliği ile sağlık turizminin en önemli merkezlerinden biri olmaya aday Kazdağları’ndaydık. Edremit-Çanakkale yolu üzerinde Zeytinli Kasabası sapağından 5-6 kilometrelik yolculukla Sutüven Şelalesi’ne ve Hasan Boğuldu göletine uğradık önce. 1700 metre rakımlı Sarıkız yaylasından doğan Kızılkeçili Çayı’nın yanıbaşında doğal ürünler satan yöre sakinleri oturmuştu sıra sıra... Küçük tezgahlarda, bu dağlarda, yaylalarda üretilmiş çeşit çeşit zeytinler, zeytinyağları, her biri birer ilaç niteliğindeki kurutulmuş otlar, ceviz, badem, dağ çileği, erik, bal, reçel kavanozları diziliydi. Bizim için, yöre insanı için, doğanın değerini bilen insanlar için bir yaşam kaynağıydı Kazdağları... Ama kimileri için ise çeşitli madenlerin çıkarılacağı herhangi bir arazi... O yüzden maden için kesilecek ağacın yerine 10 ağaç dikince doğanın hiçbir zarar görmeyeceğini düşünecek kadar kördüler.

1993’TE ULUSAL PARK İLAN EDİLDİ

1993’te ulusal park ilan edilen Kazdağları, aslında altından daha da değerli denebilecek kadar zengin bitki örtüsüne sahip alanlardan biri. Çünkü bölgede yaklaşık 900 farklı bitki çeşidi yaşıyor. Üst rakımlarda karaçam, kayın, göknar, kestane, meşe, kızılağaç, çınar ağaçları bulunuyor. Alt tabakada ise sistus (laden), erika, karaçalı, böğürtlen, sarmaşık bitkileri ile kekik, adaçayı, sumak gibi tıbbi bitkiler bol miktarda var. Son beş yıldır yürütülen bilimsel araştırmalar da, Kazdağları’nda hâlâ keşfedilmemiş ve tüm dünyada bir örneği daha olmayan bitkilerin var olduğunu bize gösteriyor. Hatta buna göre, Kazdağları’nda tam altı yeni bitki türünün keşfi kesinleşmiş ve belgelenmiş durumda. Uzmanlara göre bu bitkilerin 30’u yalnızca Kazdağları’na özgü...

Kazdağları’nda Türkiye’den başka bir bölgede olmayan yalnızca Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinde sınırlı bir yayılış gösteren 31 nadir bitki türü var. Bu özellikleriyle Kazdağları yalnızca Türkiye’nin değil Avrupa kıtasının en önemli bitki alanlarından birine sahip. Kazdağları yalnızca ender rastlanan bitki türleri için değil nesli tehlike altında olan hayvanlar için de önemli bir yaşam alanı. Bölgede ayı, karaca, yaban kedisi, su samuru, sincap, yarasa, kirpi, tavşan, porsuk, sansar, tilki, yaban domuzu, kartal, doğan, atmaca, şahin, keklik; akarsularda ise alabalık ve sazan türleri yaşıyor.

Eğer madenlere çalışma izni verilirse ulusal park ve çevresinde yaşayan birçok bitki ve canlı türünün yaşam alanları tehlike altında olacak. Bu gerçeklere yöre halkının turizm, zeytincilik ve tarım diğer kaygıları da eklenince, toprağın üstündeki değerlerin, altındakilerden çok daha fazla olduğu rahatlıkla söylenebiliyor.

ALTIN ÇIKARILIRSA NELER OLACAK?

Kazdağları’nda altın çıkarılırsa; 1 trilyon ton toprak işlenecek, 400 bin ton siyanür kullanılacak. 2 milyon 580 bin dönüm orman, 10 milyon zeytin ağacı etkilenecek. Su kaynakları azalacak ve kirlenecek. Orman köylülerinin geçim kaynağı azalacak ve göçe zorlanacak. Ürünlere alıcı bulunamayacak. Bölgeye turist gelmeyecek. Her yıl zeytinden, zeytinyağından ve diğer tarım ürünlerinden elde edilen 650 milyon dolar ve ayrıca turizm gelirleri kesilecek. Bir altın madeninin ömrü 10 yıl… Kazdağları’ndan altın çıkarılırsa; 10 yıl sonra siyanür çukurlarıyla üzerinde ot bitmeyen toprak dağları kalacak. 10 yılda verilen zarar yüzlerce yıl temizlenemeyecek. Siyanür ve ağır metallere maruz kalan bölge insanları, ölümcül hastalıklara yakalanacak.

Engin YAVUZ Çanakkale

Etiketler: , , , , ,

Nokia'nın yeni telefon konsepti ve "Bıyıkları yeşile boyamak"

Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Birliği ETMK'nın e-posta grubu sayesinde, cep telefonu devi Nokia'nın geliştirmekte olduğu yeni bir konseptle ilgili bilgi sahibi olduk. Konsept şu sözlerle ifade ediliyordu: "güneş enerjisi ile çalışan, yiyeceğiniz elmanın üzerindeki zehirli maddeleri hesaplayan, hiçbir zaman kirlenmeyen ve etrafındaki kiri temizleyen, geleceğin Nokia'sı..."

Tabii ki nanoteknoloji bağlamında yapılan çalışmaları ve bunların sıradan kullanıcının hayatına da sokulması için kafa yorulmasını takdir etmemek elde değil. Ne var ki, ben burada özellikle "Yiyeceğiniz Elma'nın üzerindeki zehirli maddeleri hesaplayan" kısmına takıldım. Sırf bu özelliğin bu yepyeni konseptin bir artısıymış gibi sunulması bile bize uygarlığımızın-ve biz tasarımcıların-acınacak durumda olduğunu kanıtlıyor adeta.

Eminim hepimiz tasarım eğitimimizin bir noktasında "problem çözücü" olduğumuz telkinlerine maruz kalmışızdır. Gelin bu nosyona farklı bir açıdan bakalım. Söz konusu Nokia örneğinin özelinden hareketle de bir değerlendirme yaparsak, aslında tasarımcılar olarak çoğu zaman yaptığımız şeyin daha fazla problem yaratmak adına problem çözmek olduğu söylenebilir.

Rachel Carson Sessiz Bahar kitabında Lewis Carroll'ın böyle durumlar için kullandığı bir metafordan bahseder: "Bıyıkları yeşile boyamak ve sonra gözükmesin diye büyükçe bir yelpaze kullanmak." Sonra da kendi konusuyla (pestisitler) bağlantılı olarak, aslında en iyi çözümün zehirli meyvelerin nasıl temizlenebileceğini keşfetmeye çalışmak değil de, baştan tarımda zehirli madde kullanımını durdurmak olduğunu söyler.

Carson'dan yarım asır sonra, sanırım, artık dünyaya ve uygarlığımızın yol açtığı sorunlara bütünlüklü bakmamızın zamanı geldi de geçiyor bile. Örneğin Nokia eğer zehirli maddeler olmaksızın tarım yapılmasını savunan bir vakıf veya bir fon açsaydı, bu daha ilerici bir konsept olmaz mıydı?

Nokia'nın yeni telefon konsepti Morph'u tanıtan videoyu buraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

Etiketler: , , ,

15 Mayıs 2008 Perşembe

Yurttan Tasarım Meseleleri (3)

Ulusal basında karşılaştığım günlük haberlerden, üzerine tasarımın da söyleyecek bir sözü olabileceğine inandıklarımı "Yurttan Tasarım Meseleleri" başlığı altında bu blog'a taşıyorum.


DUYGULARINI İŞLEDİKLERİ HASIRLAR GEÇİM KAYNAKLARI
-Birgün Gazetesi, 6 mayıs 2008-

Yayla yaşamında önemli bir yeri olan kamıştan yapılan hasırlar, kadın koçerlerin geçim kaynağı oldu. Acılarını, sevdalarını, doğaya olan özlemlerini hasırlara yaptıkları motiflerle anlatan kadın koçerler, sattıkları hasırları yaylalara çıkarak kullanmayı umut ediyor. Kıl çadırların ara bölmelerinde kullanılan hasırlar ilçe merkezinde de damlara kurulan tahtların etrafını kapatmak amacıyla kullanılıyor. Acılarını, sevdalarını motiflere yansıtan koçer kadınlar, geçimlerini sağlamak amacıyla yaptıkları hasırları, operasyonların son bularak yaylada kendilerinin de kullanmasını umut ediyor. DİHA

Etiketler: , , , ,

7 Mayıs 2008 Çarşamba

Yurttan Tasarım Meseleleri (2)

Ulusal basında karşılaştığım günlük haberlerden, üzerine tasarımın da söyleyecek bir sözü olabileceğine inandıklarımı "Yurttan Tasarım Meseleleri" başlığı altında bu blog'a taşıyorum.

6 mayıs 2008, DİHA - İzmir'in Menemen'e bağlı Asarlık Beldesi'nde sokaklarda kanalizasyon olmaması vatandaşları isyan ettirdi. AKP'li Belediye Başkanı Alaattin Aksak'ın kendilerine "Siz DTP'ye oy veriyorsunuz. Gidin onlar yapsın kanalizasyonunuzu" diyerek hizmette ayrımcılık uyguladığı iddia edildi.

Genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’dan göç eden Kürtler’in yaşadığı Menemen’in Asarlık Beldesi’ndeki vatandaşların kanalizasyon sorunu yıllardır bir çözüme kavuşturulamadı. Göç ve yoksulluğun getirdiği sıkıntıların ardından, bir de en doğal kamu hizmetlerinden faydalanamayan vatandaşlar, AKP’li belediyenin yıllardır yaşanan kanalizasyon sorununu DTP’ye oy verdikleri için çözmediğini öne sürdü. Yeşilpınar mahallesinde ikamet eden vatandaşlar, kanalizasyon atıklarının mahalle kenarında kendiliğinden oluşan bir dereye biriktiğini, çocukların bu derede oynadığını ve yoksul kadınların da halılarını burada yıkadığına dikkat çekti. Hasta olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan vatandaşlar, sorunun bir an önce çözülmesini isterken, sorunu daha önce belediyeye ilettiklerini ancak hiçbir çözüm üretilmediğini kaydetti.

‘BAŞKAN AYRIMCILIK YAPIYOR’

Kanalizasyon sorunuyla karşılaşan birçok insan gibi evinin bahçesine çukur kazarak geçici önlemler alan Nedime Üste adlı vatandaş, belediyeye iletmek üzere defalarca imza topladıklarını, fakat şimdiye kadar hiçbir olumlu adım atılmadığını söyledi. Üste, Belediye Başkanı Alaattin Aksak’ın kendisine “Siz DTP’ye oy veriyorsunuz. Senin oğlun DTP yönetiminde, gidin onlar yapsın kanalizasyonunuzu. DTP’ye oy verenlere hizmet yok” dediğini öne sürdü. Atıkların biriktiği dere kenarında yaşayan Üste, koku ve zararlı canlıların yanı sıra mahalledeki çocukların sağlığının tehlikede olduğuna dikkat çekti. Üste, vatandaşlar olarak ellerinden gelen tüm demokratik haklarını kullandıklarını belirterek, belediye başkanı Aksak’ın Kürtlere ve özellikle DTP’ye oy verenlere ayrımcılık yaptığını belirtti.


-Kanalizasyon atıklarının mahalle kenarındaki dereye birikmesi, vatandaşları hasta olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor.-


Yaklaşık 3 yıldır burada ikâmet eden 2 çocuk annesi Songül Üste, bir anne olarak çocuklarının sağlığından endişe duyduğunu belirtti. “Bu şartlarda yaşamaya hangi insan layık görülür? Baştakilere sesleniyorum” diyen Üste, sorunun bir önce yetkililer tarafından çözülmesini istedi. Üste, taleplerinin en doğal insan hakkı olduğunu vurgulayarak, “Biz kimseye yalvarmıyoruz. Belediye vatandaşların haklarını vermek zorunda. Ama Aksak, koltuğa sanki kendi kendine gelmiş. Bu millet onu oturttuğu gibi indirmeyi de bilir. Biz mahalleli olarak bu sorun çözülene, insanca yaşama layık görülene kadar bu işin peşini bırakmayacağız” dedi.

Etiketler: , , ,

5 Mayıs 2008 Pazartesi

1 Mayıs ve Duvarın Anlattıkları

1 Mayıs'tan arta kalanlar adına manşetlere düşenlerden tekrar tekrar bahsetmeye gerek yok. Fotoğrafların gücünden bahsedildi, yaralı işçileri gösteren sahnelerden, biber gazının, tazyikli suyun yarattığı tahribatı belgeleyen karelerden.

Ancak aslında sadece 1 Mayıs'ta değil, her gün yaşanan başka bir şey var: Gizliden gizliye kendini gösteren tahammülsüzlük. En fazla da, solun dile getirdiği kavramlardan belki de insan doğasına en yakın olanlarına karşı: Örneğin devrim, örneğin eylem.

Devrim "resmi" dilde ihtilaldir, eylem ise fiil. Edebiyatta bile tahammül yoktur yani bu kavramlara. Yani bugünün Türkiyesi'nde hala yasaklılar, tabii ki eski '68 ve '78lilerin evlatlarının isimlerinde yaşamıyorlarsa.

Bu fotoğraf 2 Mayıs 2008 günü İstiklal Caddesi üzerindeki bir elektronik eşya mağazasının duvarını gösteriyor. Muhtemelen önceki günden kalan bir anı olan Devrim yazısının üzerine alelacele örtülen görsele bakın, tanıdık bir üçlü göreceksiniz: Bayrak, futbol topu ve şirket logosu. İster Ulusal Takım'a yaptıkları sponsorluğun yüzünden gerçekleşen bir tesadüf deyin, ister başka bir şey...

Ne olursa olsun, bu fotoğraf çok şey anlatıyor.

Etiketler: , ,

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Yurttan Tasarım Meseleleri (1)

Ulusal basında karşılaştığım günlük haberlerden, üzerine tasarımın da söyleyecek bir sözü olabileceğine inandıklarımı "Yurttan Tasarım Meseleleri" başlığı altında bu blog'a taşıyorum.


Kuraklık Artık Kavga Sebebi
Birgün Gazetesi, 2 Mayıs 2008

Türkiye’nin genelinde olduğu gibi Güneydoğu Anadolu bölgelerinde etkili olan kuraklık, farklı sorunlara neden olmaya başladı. Tarlalarını sulamak için su bulamayan köylüler, DTP’li İl Genel Meclisi üyelerinin yardımıyla kanserojen madde olduğu için geçen yıl yenilenerek tamamlanan 35 yıllık içme suyu şebekesinin borularını kırdı. İçme suyu borularının sulama boruları haline getirilmesinden dolayı su ihtiyaçlarını şebekelerden karşılayan Hazro, Silvan ve Bismil ilçelerine bağlı 15 köy susuz kaldı. Su sorunu köyler arasında kavga gerekçesi oldu.

ÇÖZÜM İÇİN TOPLANTI DÜZENLENDİ

Boruların çıkartılması ile su sorunu yaşadıklarını belirten Diyarbakır’ın ilçelerine bağlı 45 köyün muhtarı DTP Diyarbakır İl Genel Meclis üyeleri ve Beritan Aşireti Kooperatifi Başkanı Fazıl Yazıcı ile toplantı düzenledi. Toplantıda sorunların çözümü için 3 ilçeye bağlı 5 köy muhtarının yer aldığı bir heyet oluşturuldu. Su şebekesinin bulunduğu köylerde incelemelerde bulunacak olan heyet, su borularının kırılması ile başlayan sorunu çözmeye çalışacak.

KURAKLIK KÖYLÜLERİ ÇARESİZ BIRAKTI

Berti Aşireti Kooperatifi Başkanı Fazıl Yazici, kuraklık sorununa dikkat çekerek, “Su boruları bazı köylüler tarafından kırılmış. Bu nedenle, Bismil’e bağlı 15 köy susuz durumda. Köylerin yeniden suya kavuşması için, toplantı yaparak, heyet oluşturduk. Heyet önce köylülerle görüşecek. Ancak köylüler aynı tavrı devam ettirirse, yasal yollara başvuracağız” dedi. DTP’li İl Genel Meclis Üyesi Emine Özer de, Salat Suyu Şebekesi’nin yıllardır kullanılmadığını belirterek, “2004 seçimlerinde parti olarak İl Genel Meclisi’nde çoğunluğu sağlayınca projeyi tamamladık. O zaman anket yaptık köylüler arasında ve en acil sorunun su sorunu olduğunu tespit ettik. 14 aydır köylüler hiç su sorunu yaşamıyordu. 15 köy şuan borular kırıldığı için eski suyu kullanıyor. Bu sorunu en kısa sürede çözmek için çalışacağız” dedi. DİHA

Ankara’nın mahalleleri kanalizasyonsuz, susuz

Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde Büyükşehir Belediyesi sınırlarına girerek ‘mahalle’ statüsüne kavuşan bazı köylerde yaşayanlar, yerleşim bölgelerinde su ve kanalizasyon sorunu yaşadıklarını belirttiler. Gölbaşı’na bağlı Örencik Mahallesi Muhtarı Şavaş Karagöz, bölgelerindeki yerleşim birimlerinin su, kanalizasyon ve yol sorunu bulunduğunu söyledi. Kanalizasyon olmamasına rağmen buradaki vatandaşların su faturaları ile ‘atık su bedeli’ ödediğini kaydeden Karagöz, köydeki yolların da acilen bakıma alınmasını istedi. Hacılar Mahallesi’nde yaşayan vatandaşlar ise köyde su olmadığını ve çeşmelerinin kuruduğunu belirterek, Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir ‘mahalle’ olmalarına rağmen, bir çok sorunları bulunduğunu öne sürdüler. Hacılar’ın bitişiğindeki villalarda doğal gaz kullanıldığını, ancak mahalledeki hiç bir evde doğal gaz bağlanmadığını belirten vatandaşlar, yollarının çok bozuk olduğunu ve yetkililerin sorunlarına çözüm bulmalarını istediler. Gölbaşı Belediyesi Başkan Vekili Yakup Kurtoğlu ise 2008 yılı sonu itibariyle Gölbaşı’nda susuz ve kanalizasyonsuz mahallenin kalmayacağını vurguladı.

Etiketler: , , , ,