SonTahlil

Tasarım politiktir.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Kitap eleştirisi: Emotional Design, Donald A. Norman

Konstfack'ta 'Experience Design' MA programının öğrencileri olarak okuduğumuz ilk kitap bilişsel biliminsanı Donald A. Norman tarafından yazılan Emotional Design'dı. Yazarın disiplinlerarası bir biliminsanı olarak yaptığı işler arasında Northwestern Üniversitesi'nde profesörlük ve Apple gibi tasarım odaklı bir çok markaya danışmanlık yer alıyor. Kendisi genelde psikoloji ve insan faktörlerini göz önünde bulunduran ve kullanılabilirliğe büyük önem veren yaklaşımıyla tanınıyor.

Kitaptaki ana teori tasarımın üç seviyesinin olduğunu söylüyor: 'Visceral' (görünüş ve ilk izlenimlerle ilgili) 'behavioral' (kullanılabilirlik ve kullanıcı deneyimiyle alakalı) and 'reflective' (anılar, önceki deneyimlere yapılacak göndermeler, beylik tabiriyle bir ürünün "hikayesinin olması"). Yazarın bir ürünün 'iyi tasarım' ünvanını kazanması için tüm bu üç seviyede de mükemmel performans göstermesi gerektiğini savunuyor.


Norman'ın yaklaşık 15 yıl önce yazdığı The Design of Everyday Things adlı kitabında kullanılabilirliğe verdiği büyük önemden sonra, bu kez, "duyguları yabana atmışım" diyerek günah çıkardığı söylenebilir. Ürünlerle olan deneyimlerimizde psikolojik etmenlerin büyük önemi olduğunu göstermesi açısından önemli bir kitap. Yer yer, yüksek kullanılabilirliğin duygusuzluk anlamına gelmek zorunda olmadığı mesajını alıyoruz metinden. Bu açıdan metnin, Victor Papanek'in "kullanılabilirlik o ürünü ne kadar kolay ve rahat kullandığınızı anladığınızda aldığınız zevkle ölçülür" anlayışıyla örtüştüğünü de söyleyebiliriz.

Tüm bu artılara karşı, Norman'ın iyi tasarım olarak bahsettiği, teorilerini örneklemek için kullandığı ürünler üzerine söylenecek bir kaç söz olmalı. Söz konusu örnekler üç seviyede de mükemmel performans göstermek bir yana, maalesef çoğu kez ortalamayı bile geçemiyorlar. Kitabın kapağını da süsleyen Starck’ın Limon Sıkacağı'ndan başlayarak giriş yapabiliriz konuya: Norman'a göre bu çok başarılı bir ürün; ne var ki, kendisi bile ürünü yalnızca bir kez kullandığını ve daha çok kullanırsa altın kaplama kısımlarının asidik limon suyu yüzünden aşınacağını bildiğini itiraf ediyor. Hatta daha da ileri giderek ürünü yalnızca vitrininde sergilediğinden ve zaten Starck'ın da "limon sıkacağım limon sıkmak için tasarlanmadı, sohbet başlatmak için tasarlandı" dediğinden bahsediyor. Bu örneği bir çok açıdan eleştirmek mümkün: Eğer bir ürün kullanılmıyorsa, hatta kullanılması amacıyla tasarlanmamışsa, ondan alacağımız zevk sadece "visceral" (görsel ve ilk izlenim) seviyesiyle sınırlı kalmaz mı? Eğer kullanılabilirliği düşükse, bazı kısımları çabuk eskiyorsa, bu hala tasarımın tüm üç seviyede de mükemmel performans gösterdiği anlamına gelir mi? Özetle, ürünü sadece vitrinimizde sergileyerek zevk alacaksak bu tasarlanmış bir ürün mü, yoksa bir sanat eseri (örneğin heykel) midir?

Norman'ın argümanlarından bir diğeri kullanıcılar olarak ürünlerle olan "aşk ve nefret" ilişkimiz üzerine. Bu konunun "aşk" kısmına örnek olarak Mini Cooper'ı veren yazar, söz konusu ürünün "çok eğlenceli" ve "şirin" olması nedeniyle zayıf yanlarının görmezden gelinebileceğini söylüyor. Gelgelelim argümanın "nefret" kısmını örneklemek için teknolojik ürünlerle (spesifik olarak bilgisayarlarla) olan olumsuz kullanılabilirlik deneyimlerimizden sonra onlardan nefret edegeldiğimizden bahsediyor. Kanımca yazarın verdiği bu örnekler argümanını destekler nitelikte değil, çünkü bir tarafta "şirinlik" ve "eğlencelilik" gibi öznel ve görece soyut kriterlere dayanırken, diğer tarafta kullanılabilirlik ve işlevsellik gibi çok daha nesnel ve ölçülebilir kavramlardan bahsedilmekte. Eğer Norman, ürünleri rahatça kullandığımızda onlara aşık olduğumuzu söyleseydi; ya da, bir diğer alternatifle, çok çirkin ve sıkıcı olduklarında onlardan nefret ettiğimizi savunsaydı, argümanı kendi içinde çok daha tutarlı olurdu diye düşünüyorum.

Tabii ki yaptığımız bu eleştiriler kitabı küçük gördüğüm anlamına gelmiyor. Aksine, yer yer ufuk açıcı fikirlerle karşılaşıyoruz kitapta. Örneğin, tasarımcılar için adeta bir tabu olan 'kitsch' ve 'hediyelik eşyalar' üzerine çok ilginç bir perspektif sunuyor bize Norman. Yazarın sozlerini tercume edersek: “Kitsch nesneler ... sanat eseri taklidi yapmıyorlar ki—onlar sadece anılarımıza katkı yapıyorlar.” Konuya aslında bir sanatçının ya da bir estetistin gözünden bakmaya alışkın bizler için, 'hediyelik eşyalar'ı asıl işlevleri olan 'anılara gönderme yapmak'la değerlendiren, dikkate değer bir bakış açısı.

Kitabın fazlaca madde odaklı olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ne var ki, madde dünyasını sadece tasarım odaklı bir yaklaşımla incelemenin yeterli olmadığını düşünüyorum. Norman'ın disiplinlerarası bir biliminsanı olduğunu düşünürsek, kendisinden yan disiplinlere ilişkin de en azından bir iki paragraf beklemek hakkımız. Örneğin reklam ve pazarlama taktiklerinin kullanıcıların yaptıkları tercihlere olan etkisinden bahsedebilirdi, zira bu konu kendisinin teorilerindeki "visceral" seviyeyi doğrudan kontrol almakla alakalı. Böylesine konulara değinmemekle birlikte, teknoloji ve politika arasında yaptığı keskin ayrımla da kanımca büyük bir ihmalde bulunuyor. Robotik alanındaki gelişmelerden ve bu konuda ortaya çıkabilecek muhtemel bir kaç etik meseleden bahsettiği bölümlerde, yazar, toplumsal sorunlara yol açanın teknoloji olmadığını savunuyor. Eğer böylesine sorunlar ortaya çıkıyorsa bunların çözüleceği mecranın siyaset ve sosyal bilimler olduğunu söylüyor. Sanırım, profili göz önünde bulundurulduğunda kendisinden, büyük resmi gören, çok daha kapsamlı bir bakış açısında sahip olmasını beklemek hakkımız.

Yukarıda bahsettiğim bir kaç nedenden dolayı, kitabın, tüketim toplumu bireylerinin günümüzdeki olası etik ve ekolojik vicdan azaplarına karşı bir ilaç görevi gördüğünü söylemek mümkün. Tüm bunlara karşın, kitabın sonuna doğru robotik alanındaki gelişmelerden bahsetmeye başlayan yazar, biz tasarımcılara 'insan-makine' karşıtlığı hakkında, üzerine düşünmemiz gereken bir çok soru soruyor. Hakkında daha fazla araştırma yapılabilecek bir çok anahtar sözcüğe/biliminsanına/meseleye yine bu bölümlerde gönderme yapıyor yazar. Özetle, Emotional Design'ın geleneksel bakış açısını ve kalıpları gözden geçirmek isteyen tasarımcılar için çok yararlı bir kitap olduğunu—tabii ki, eleştirel perspektifimizi kaybetmeden—söyleyebiliriz.

Etiketler: , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa