SonTahlil

Tasarım politiktir.

1 Haziran 2008 Pazar

Annie Leonard İstanbul'daydı

Türkiye'deki çevreci hareketin sönüklüğünden, eğer eser miktarda destekleyicisi varsa da bu kitlenin de bir türlü örgütlenemeyişinden hep dem vurulur. 31 Mayıs Cumartesi günü, "Şeylerin Hikayesi" adlı 20 dakikalık videosuyla dünyayı kasıp kavuran ve 3 milyon izleyiciye ulaşan Annie Leonard'ın İstanbul'a gelmesinin de bunu büyük ölçüde değiştiremediğini gördük.

Salonda yer alan yaklaşık 35-40 kişi olarak, orada olmamızın arkasındaki asıl motivasyon tabii ki yalnızca filmi izlemek değildi. Zira film internet üzerinden izlenebilmekte. Bu gösterimin asıl anlamı Annie'ye soru sormak ve bu soruların çaktığı kıvılcım sayesinde belki de kısa metrajlı bir forumu mümkün kılmaktı.


Filmi daha önce internet üzerinden izlediğimden, gösterime geldiğimde soracaklarım kafamda hazırdı. Mikrofonu aldığımda "adettendir" dedim ve Annie'ye teşekkür ederek başladım, daha sonra ise belki de kendini mevcut düzenin karşısında konumlandıran çoğu insanın kafasını kurcalayan bir gerçeğe değindim. İster çevreci ister sosyalist solcu olsun, bugünkü neo-liberal politikalarla sorunu olan insanların bir şekilde referans vermek zorunda hissettiği düşünürler, araştırmacı ve yazarlar arasında 1950 ve 1960lardan olanların çokluğu göze çarpıyor. Yani 50 sene öncesinin eleştirileri küçük modifikasyonlarla hala geçerliliğini koruyor ve bizler bugün onlara gönderme yapmaktan kaçamıyoruz. Üstelik mücadele ettiğimiz belalar da kelimesi kelimesine yarım asır öncekilerle aynı: Korporatizm, Tüketim Toplumu, Planlı Bozuşma, v.s.

Diğer bir deyişle "onlar (yarım asır öncenin muhalifleri) görevlerini layıkıyla yerine getirmiş ve taşı baştan gediğine koymuşlar; ancak aradaki bu 50 yıllık süreçte hiç bir kazanım elde edilememiş, yerimizde saymışız" hissine kapılmamak elde değil.

Bu şekilde başladığım konuşmada Annie'ye asıl sorduğum şuydu, "Siz de bu hislere kapılıyor musunuz? Bu belalarla baş etmekte 50 sene boyunca sınıfta mı kaldık ki hala aynı kavramlara karşı mücadele ediyoruz? Ve eğer sınıfta kaldıysak neyi yanlış yaptık da sınıfta kaldık?"

Annie'nin bu soruya cevabı "Evet sınıfta kaldık, ve kalmaya da devam ediyoruz" oldu. Daha sonra da, özetle, yine de çok geç olmadığını, önemli olanın sadece çevrecilik odaklı bir hareket yürütmemek ancak resmin bütününü görerek düzenin altında yatan iktisadi düşünce yapısının ipliğinin pazara çıkarılması olduğunu söyledi. 50 sene öncesinden farklı olarak, kendi ülkesi Amerika'nın bugün sadece atıklarını değil, hayat tarzını da ihraç ettiğini söyledi ve kendi eleştirel rolünün güncelliğini burada gördüğünü de belirtti.


Benim açımdan oldukça doyurucu bir cevap oldu. Annie yapmacık bir iyimserlikten uzak olarak kendisinin de dahil olduğu hareketin yakın tarihsel sürecinin bir özeleştirisini yapmış oldu, ve kendi katkısını da abartmadan, olduğu gibi aktardı.

Bu soru-cevap sonrasında ise 25-30 dakika daha muhabbeti sürdüren Annie ve biz dinleyiciler, çözüm ve örgütlenme yollarının da şöyle bir kıyısından geçtikten sonra salondan ayrıldık. Örgütlenme adına da geriye, züğürt tesellisi olarak, bir A4 sayfa üzerine e-mail adreslerimizin listesinin oluşturulması kaldı...

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa