SonTahlil

Tasarım politiktir.

27 Aralık 2009 Pazar

"Ne Tasarımı?" değil "Ne İçin Tasarım?" demeli; ya da Tasarımcının Disipliner Tedirginliği

Radikal Gazetesi’nin 27 Aralık 2009 tarihli Tasarım Eki'ne yazdığım bir yazı.
---
55 senelik geçmişiyle Amerika'nın en eski ürün tasarımı dergisi unvanına sahip olan I.D. Magazine iki hafta önce yayın hayatına son verdi. Böylesine simge bir kurum can verince, haliyle ürün tasarımı dünyasını—özellikle de genç tasarımcı adaylarını—bir tedirginliktir aldı. Gelen tepkiler arasında "yazık," "çok üzücü," "tasarımın geleceğinden endişe ediyorum," diyenler çoğunlukta. Oysa ürün tasarımının yasını tutmak bir yana, bu gelişmeyi tasarım için yeni ihtimallerin ve hatta kaçınılmaz dönüşümlerin başlangıcı olarak okumak mümkün. Neden mi?



I.D. Magazine Haziran 2009 sayısı kapağı. Copyright: Kenzo Minami.


Geçtiğimiz Eylül ayında San Francisco merkezli tasarım stüdyosu Frog Design'dan Jon Kolko, Amerika Endüstriyel Tasarımcılar Topluluğu IDSA'nın son kongresinden bildiriyordu: "IDSA işlevini yitirmiştir." Kolko, iddiasını desteklemek için Batı dünyasındaki birkaç gelişmeden dem vuruyordu: İlki, bugüne kadar gelişmiş ülkelerdeki tasarımcıların endüstriye sunageldiği ürün odaklı tasarım hizmetlerinin günümüzde çok daha düşük maliyetlerle başta Asya'dakiler olmak üzere gelişmekte olan ülkelerdeki tasarımcılara veriliyor olması. İkincisi ise, geleneksel olarak tasarımcıların üzerinde bilgi sahibi olduğu varsayılagelen malzeme ve üretim süreçlerine ilişkin son teknolojik gelişmelerin, tasarımcıların sahip olduğunun çok ötesinde, karmaşık bir uzmanlık gerektirmeye başladığı. Tüm bunların üzerine bir de dijital bileşenlerin ve hizmet ağlarının ürünleri kapsayacak ve onlardan çok daha fazla önem arz edecek biçimde gelişmesini göz önünde bulundurun. Bütün bu tespitleri özetleyecek soru şu: Bugün Batı'da ister ürün, ister grafik veya tekstil tasarımcısı olsun, pratiklerini endüstriye bağımlı olarak tanımlayan bir bireyin kendisi ne iş görebilir ki, üyesi olduğu meslek topluluğu işlevsel olsun? Mesleğinin geleneksel olarak odağında yer alan ürün odaklı çözümlere ilişkin hizmetler Çin'den, Hindistan'dan alınır olmuş; kendi coğrafyasında dijitalizasyonun günlük hayatın giderek daha da önemli bir parçası olması sonucu tasarım eyleminin odağı maddi değerden ziyade gayrimaddi değer üretimine kaymış; eğitimi sırasında kendisine sunulan malzeme bilgisi ise bu konudaki uzmanlığını geleneksel "ahşap, metal, plastik ve kompozitler" başlıklarıyla sınırlamış... Öyleyse, ürün/grafik/tekstil tasarımı değil de, ne tasarımı?


Project Infusion' başlıklı IDSA Miami konferansından bir görüntü. (Copyright IDSA)


Aslında burada herhangi bir cevaba ulaşmadan önce soruyu doğru sormakta yarar var: 'Ne tasarımı?' değil, 'ne için tasarım?' Akademisyen çift Bruce ve Stephanie M. Tharp, geride bıraktığımız yılın başında yazdıkları makalede tam da bu ikinci soruyu soruyorlardı. "Endüstriyel Tasarımın Dört Alanı (Hayır! Mobilya, araç, beyaz eşya & oyuncak değil)" başlıklı yazılarında Kolko'nun tespitlerinden çok da farklı olmayan nedenlerden dolayı 'ticari tasarım', 'sorumluluk sahibi tasarım', 'deneysel tasarım' ve 'tartışmacı tasarım'ı mesleğin yeni branşları olarak öneriyorlardı. Burada altını ısrarla çizdikleri, günümüz tasarımcılarını asıl ilgilendirmesi gereken meselenin pratikleri sonucunda ortaya çıkacak 'şey'in ne olacağı (ör. ürün, grafik, tekstil) değil, ne için kullanılacağı (ör. ticari değer yaratmak ve para kazanmak için, bazı imkanlardan yoksun kitlelerin yaşam kalitesini artırmak için, malzemeye ilişkin deneyler yapmak için, siyasi bir meseleye ilişkin tartışma başlatmak için) olduğuydu. Tasarım eğitimi veren kurumların da programlarını böylesi bir anlayışa göre yeniden düzenlemelerinin günümüz şartlarında artık kaçınılmaz hale geldiğinden bahsediyordu Tharp'lar.

Özellikle branşlaşma ve eğitimi ilgilendiren düzenlemelere ilişkin benzeri öneriler sadece tasarım dünyasından mı geliyor? Elbette hayır: Columbia Üniversitesi Teoloji Bölüm Başkanı Mark C. Taylor da, New York Times'a geçtiğimiz Nisan ayında yazdığı bir makalede yüksek öğrenimin günümüz şartlarına uyum sağlayacak, zihinsel çevikliği ve hayal gücü yüksek bireyler yetiştirebilmesi için altı adımlık bir eylem planı önderiyordu. Taylor, planının bizim konumuzu belki de en yakından ilgilendiren kısmında şu tavsiyelerde bulunuyordu: "Söz konusu lisans seviyesi dahi olsa, sabit bölümleri kaldırın ve yerine mesele odaklı programlar kurun. Bu programları da her yedi yılda bir gözden geçirin; ya tamamen yok edin ya da önemli ölçüde değiştirin... Böyle bir anlayışa göre düzenlenecek yeni bölümlerin odaklanması gereken birkaç mesele için şimdiden bazı önerilerde bulunmak mümkün: Zihin, Beden, Hukuk, Bilgi, Ağlar, Dil, Mekan, Zaman, Kitlesel Haberleşme ve İletişim, Para, Hayat, Su."

Taylor'un ufuk açıcı önerilerinin, tüm meslek gruplarına ilişkin yüksek öğrenimi kapsayacak şekilde hayata geçirilebileceği fikri kulağa fazla idealist geliyor olabilir. Ne var ki, salt tasarım eğitiminin bile benzer bir mantık çerçevesinde yeniden düzenlendiğini düşünmek insanı heyecanlandırıyor. Dört senelik ürün/grafik/moda tasarımı bölümlerinin yerlerini dönemlik 'Konya havzasındaki kuraklık meselesi,' 'İstanbul'un banliyölerindeki sel baskınları meselesi,' 'Devlet görevlileriyle yerel halk arasındaki dil farklılıklarından doğan iletişim sorunları' ve benzeri bölümlere bıraktığını düşünün. Ne dersiniz, sizce de tasarımın bu meselelerin teker teker her biri kapsamında söyleyeceği birkaç söz ve yaratacağı birkaç 'artı değer' yok mu?

Etiketler: , , , , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa